- Juan de los Muertos
Lise temsili düzeyinde oyunculuklar ve düşük bütçeli prodüksiyon filmin eksileri. Senaryo incelikler barındırsa da çok parlak değil. Ama Küba ortamı güzel, sosyalist despotizmin zombi kavramına yaklaşımı hoş. Ama "hacı sonuçta ne diyon izleyelim mi?" diyenlere "izleyin" diyemem.
- Room 237
Stanley Kubrick'in The Shining'i üzerine bir belgesel. Ya da vakit kaybı mı diyelim? Yönetmen, basit bi google araştırması ile yarım saatte toparlanabilecek materyeli podcast misali seslendiren anlatıcıların arkaplanına, çok da başırılı olmayan görselleri döşemiş, olmuş mu sana belgesel? Uluslararası festivallerde söylendiği kadar sükseye mazhar olduysa, gerçekten yazık. İzlemeyin
- Post-Mortem, Tony Manero, NO
Şili'li yönetmen Pablo Larrain'in üçlemesini oluşturan ilk iki filmin NO'ya nazaran daha kişisel çalışmalar olduğunu söyleyebiliriz. No ise daha aşina olduğumuz türden bir film. Her üç film de Pinochet dönemi Şili'sinde geçen filmler. Diktatörlüğün sıkıyönetim uygulamaları altında günlük yaşama dair detay sunması açısından ayrıca ilginç gelebilir. No'yu izleyin, diğer ikisi herkesin zevkine uymaz.
- Seven Psychopats
In Bruge'un yönetmeninden ibaresinin referansıyla izleyince insan beklediğini bulamıyor tabii, ama bunu filmin beklentinin altında kalışı şeklinde algılamayın. Güzel bir film. Değişik, ama güzel. İzleyin.
- Secuestrados
Korku/gerilim filmlerinde şiddetin çarpıcı olması, olayın yer yer gore'a kaçması hiç sorun değil. Yeter ki işin içine biraz zeka pırıltısı katılsın. Secuestrados da bu zeka pırıltıları yok, olmayınca da filmin sonunda pik yapan tüm o şiddet hali de eğreti kaçıyor. Vaktiniz varsa izleyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder